İki elinde market poşetiyle merdivenleri çıkıyordu ağır, ağır. Katlarına geldiğinde, her akşam olduğu gibi onu, yine daire kapılarının önünde kendisini beklerken buldu.
- Hoşgeldin
Elindeki torbaları aldı ve mutfağa yöneldi.
- Sofra hazır çorbanı koyayım mı?
- Koyabilirsin. Çok açım. Ellerimi yıkayıp, geliyorum.
Banyoya yöneldi. Ellerini yıkayıp mutfağa girdiğinde yine özenle hazırlanmış bir sofranın kendisini beklediğini gördü. Masa da her zaman ki yerine oturdu. Çorbasından bir kaşık alıp ağzına götürürken, bir an gözleri ona takıldı kaldı.
O an da ona, daha önce hiç bakmadığı bir açıdan bakmakta olduğunu fark etti!
Onunla bir komşularının aracılığıyla tanışmışlar ve çok kısa bir sürede de evlenmişlerdi. İyi bir eş olmuştu ona daima, bugüne kadar aralarında en ufak bir ihtilaf, tartışma bile yaşanmamıştı.
Ondan önce sakin bir şekilde akıp giden deresinde, onunla evlendikten sonra da en ufak bir dalgalanmaya bile rastlamamıştı. Sanki dere akıp giderken birisi daha suya girmiş onun arkasından sessizce yüzerek geliyordu.
Aslında pek yüzmek de değildi bu. Çünkü yüzmek bir eylem gerektirirdi. O daha çok, hiç bir çaba göstermeksizin kendini akıntıya bırakmış onun peşinden akıntıyla birlikte sürüklenerek geliyordu.